• Ey Tebrizli Şems! Beni harap ettin, sen hem sakîsin, hem şarapsın, hem de şarap satan!
• Gel ki, Şems-i Tebrîzî aşkın süretidir, şeklidir. Zira onun aşkından, sema’ın ağzı, dudağı açıkta kaldı.
• Ben Şems-i Tebrîzî’nin hallaç yayıyım. Şems’in ateşi bu hallaç dükkanına düştüğü için, Mansur hazretleri o aşkı tatmış da sevine sevine darağacına asılmıştır.
• Tebrizli Şems, Hakk güneşi gibi parıldıyor. Onun güneşinin parıltısından şu gönül seher vakti gibi olmuştur.
• Ey Tebrizli Şems! Seninle diri olmayanlar var ya, işte ben onların yanında ölürüm de senin yanında dirilirim.
• Ey Tebrizli Şems! Selamımızı seher rüzgarından duy! îster seher rüzgarı olsun, ister güney rüzgarı olsun, onların hepsini de biz senin rüzgarından elde ettik.
• Ayın nuru da, yıldızların nuru da Tebrizli Şems’tir. Ben onun ayrılık gamından ağlar, inlersem, bayram ayına dönerim.
• Tebrizli Şems onun seçtiği tek varlıktır. Onun sevgilisidir. Olsa olsa onu ancak, o “Zamanın Kutbu” ile kandırabilirim.
• Benim için Şems-i Tebrizî bayramların en büyüğü olan “îd-i ekber” idi. İşte ben o bayrama büyük bir kurban oldum.
• Ben Şems-i Tebrizî’yi görünce eşsiz bir deniz oldum. Görülmemiş bir inciyim, emsali bulunmayan bir hazineyim.
Mevlana Celaleddin Rumi
biz aşkı yaşadık, aşkla yaşadık, aşkla sonsuzluğa ulaştık. sizler adına sevdik. aşkın masumiyetini size emanet ederek ayrıldık başı muamma sonu muhal yeryüzü yatağından. biz toprağın üstü için değil altı için yaşadık !