“Bir kağıt düşün ki bir yüzü sana, öteki yüzü de sevgiliye dönüktür. Yahut her yüzü bir başkasına çevrilmiştir. Kağıdın sana dönük olan yüzünü okuyabilirsin ama asıl dosta ve sevgili tarafına dönük olan yüzünü okumak gerekir.”
Sf.33 Devamını Oku
“Bir kağıt düşün ki bir yüzü sana, öteki yüzü de sevgiliye dönüktür. Yahut her yüzü bir başkasına çevrilmiştir. Kağıdın sana dönük olan yüzünü okuyabilirsin ama asıl dosta ve sevgili tarafına dönük olan yüzünü okumak gerekir.”
Sf.33 Devamını Oku
“You and I are human beings, most people are snobs”
William Shakespeare
Ben sen de benim kadar
çıkmaza girmeyesin diye girdim çıkmaza.
Şimdi senin felaketini istemedikçe
kendimi felâketten kurtaramayacağımı görüyorum.
Anladım ki benim felâketimi tatmamış olan benim
hangi felâkete uğradığımı bilemez. Benim
kurtuluşum ancak benim gibi, benim kadar
kurtuluşu özleyenin bana el vermesiyle mümkün.
Devamını Oku
Hayat, ihtiyarlatan bu tesadüf dediğimiz zaman parçacıklarının, iki farklı hayatın kesişimlerinde nasılda sürüklüyor kendini. Bir kargaşada tükettiğimiz bu ömür neye karşılık devrediyor kendini bir sonraki zamana? Yoksa kime, ne zaman ve ne için ettiğimizi bile bilmediğimiz dualara mı? Ama bu anlamsızlıkta bile, tüm gölgede kalmış yanlarımız ne güzel de döner güneşe.
İnsan… tam merkezine koydu kendini çemberin. Bir dünyası vardı derin mi derin! Bilinmezlerle kuşatılmış hayali, tam ortasındadır gerçeğin. Yani insan ve hayal gücü çapı kadardı, çemberin. Bu sonsuzlukta kendisidir, insanı çembere mahkum edenin. Devamını Oku
Kalbimi kelimelerle doldurdum. Mektuplarım onun için parmaklarını yakıyor. Dudaklarını da yakacak. Dudaklarını ve bütün varlığını. Ben pervane değil, ateşim. Kıskanıyorum kelimeleri. Birer kelebek gibi sana uçuyorlar. Kelimeler senin kokunla sarhoş. Saçlarını okşayan rüzgarı kıskanıyorum. Tenine sarılan entarini kıskanıyorum. Saçlarında dolaşan tarağı kıskanıyorum. Anlıyor musun? Aynanı kıskanıyorum. Yatağını kıskanıyorum. Yılları kıskanıyorum. Kimsin sen? Kasın veya serap. Tanrıyı kıskanıyorum.: seni beraber yarattık. O başladı, ben tamamladım. Sevmek yaratmak demektir. Pigmalyon’un biçim verdiği heykel canlanacak mı? Kimsin sen? Azabım veya saadetim. Yahut hem azabım hem saadetim. Pigmalyon’un yaptığı heykel canlanmış. Damarlarında kanımın dolaşmasını istiyorum, kanımın ve aşkımın. O zaman granitte olsan canlanırsın, balçık da olsan.canlanmazsan kırarım seni! Yeniden biçim vermek için belki. Ama dış biçiminde kusur yok… Devamını Oku
Hiç olmadığı kadar karanlık ve hiç olmadığı kadar yağmurlu bir gecede Yûsuf’u hatırlayan Züleyha, çöle ve ırmağa baktı. Buhur yakma saati çoktan geçmişti tapınakların.Züleyha geçmiş zamanlara ve gelecek zamanlara baktı. Dudağının ucunda kendi hikayesine tanıdık acı bir gülümseme vardı.
Duy, dedi Züleyha, duy beni ey gelecek zaman,
duy beni yazılmış ve yazılacak olan bütün hikayelerin kadın kahramanları.
Bütün o yaşanmış ve yazılmış olan,
bütün o yaşanmamış ve yazılmamış olan
hikâyelerin kadın kahramanları.
Kadınlar ve kızlar,
dişil ve doğurgan,
duygusal ve duyarlı olan.
Eril olmayan yani,
fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kale, daima. Devamını Oku
Seni ne huzuru arayanlara, ne huzuru bulanlara, ne de huzurdan kaçanlara sordum. Güneşin sıcaklığını en iyi kim anlatabilir? Sıcaktan düşüp bayılan mı? Hayır, onun aşkı zayıftır. Güneşe yolculuk yapan mı? O da değil, gitse gitse nereye kadar gidebilir ki? Gölgeye sığınanlara ise güneşi hiç sormamalı…
Aşk mabedim… Efendim… Söyler misin? Nedir bu çektiğim acıların manası? Bu ayrılığın esrarengizliği yüreğime saldığın alevlerin lavlaşması içinse yeterince erimedim mi ateş toplarında? Öyle yandım ki;
Sen yandıkça, ben yanayım!
Sen dondukça, ben de donayım! Devamını Oku
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
silkiniyor vuran her damlayla. Devamını Oku