Aslan Tlebzu: Kafa Chikh (Ağlatan Kafe)

Dinlediğiniz bu melodinin uzun yıllara dayanan acılı bir aşk hikayesi var…

Çevrede sayılan, soylu bir ailenin tek kızının güzelliği ve asaleti dillerde dolaşır, genç delikanlı ise soylu olmayan bir ailenin ikinci oğludur. Cesur, bir o kadar da mert ve savaşçı bir erkektir. Kız ve delikanlı birbirlerine sevdalanırlar. Kızın ailesi bu ilişkiyi onaylamamaktadır. Gencin ailesinin soylu olmadığını gerekçe olarak öne sürerler. Kızın güzelliği tüm ülkede anılmaya başlar ve zamanın rus çarı kızın methini duyar, kızı görmek için köye gelir ve kızı görünce hayran kalır. Kızın babasından kızı ister, baba şaşkındır, büyüklere haber salınır, herkes ulu kestane ağacının altında toplanır, tartışılmaya başlanır ve sülalenin ileri gelenleri çarın arzusunu kabul edilemez bularak. “bir çara verilecek kızımız yoktur!” denir ve çar’a haber salınır; bizde sana verilecek kız yoktur diye… Koskoca çar sinirlenir ve “bu nasıl bir sözdür?” der kabul edilmez bulur. Kızı kaçırmak için yola çıkar. Genç delikanlı ise olanlardan habersiz aşkı için ağıtlar yakmakta ve kavuşacakları günün hayali ile günleri eksiltmekte, kız ise çaresiz aşkı için her gün ağlamakta ve baba sözü ile aşkı arasında kalmaktan korkup zorlanmaktadır. Çarın kızı kaçırmak isteyişini haber alan büyükler çareler peşindedirler. Derken kızı sevdiği delikanlıya vermeyi uygun bulurlar ve çara vermektense “soylu olmasa da bir dağlıya gelin etmek” daha iyidir diye düşünürler… bir an önce düğün hazırlıklarına başlanır, atlılar dört bir yana dağılır, haberler salınır, tüm eller düğünümüz var diye. İki gencin kalbi kavuşacak olmanın heyecanı ile atmaktadır. Düğün günü gelip çatar, dört bir yandan gelen misafirler ağırlanır, eğlenceler başlar. Çar çoktan gelmiş ve pusuda adamları ile hazır vaziyette kollamaktadır her bir yanı. Çarın bir emriyle tüm adamları kızı kaçırmak için düğün meydanını basarlar ve kızı alıp dağa kaçarlar. Ardından delikanlı peşlerine düşer.. çarın elinden sevdiğini alacaktır, dinlemez hiçbir söyleneni, aklında tek sevdiği vardır. Kız çaresiz yalvarır bırakmaları için, çar gülerek izin vermeyeceğini söyler. Derken uçurum kenarından geçerken kız “senin olmaktansa ölmeyi yeğlerim” diyerek kendini uçurumdan boşluğa bırakır ve delikanlının geçmekte olduğu yola düşer. Delikanlı koşar, sevdiğinin yerde yatan cansız vücudunu kucaklar ve köye geri döner.Köy matem havasındadır, cenaze hazırlanır ve kızı mezarlığa götürenlerin ardından yürür delikanlı. Ağzında mızıkası ile başlar bir melodi çalmaya. O günden sonra ne genç delikanlıyı gören olur, ne de çarı… işte bu melodi eskiden sevdalıların karşılıklı oynadıkları oyunda “biz sevdalıyız, haberiniz olsun!” manasına gelirmiş. Şimdilerde oynayanlar anlamını bilmediği içindir ki; dikkat etmeden hızlı oynamaktadır.Çünkü oyun, hikayesindeki hüzne uyarcasına ağır ve yavaş hareketlerle oynanır. Son söz : “oynarken dostlar, iki sevdalı gibi oynayın ki; sizler oynarken o iki sevdalı bedenlerinizde can bulsunlar…”

Tarih Gönderen murathanay Yorumlar

Yorum Yapın

Bu yazı 14.435 kez görüntülenmiştir
Copyright © 2011 – 2014. Powered by Murat Hanay. Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan eserlerin telif hakları eser sahiplerinin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Bu site hiç bir şekilde kâr amacı gütmemekte olup, yer alan tüm içerikler yalnızca bilgilendirme amacıyla sunulmaktadır. Bir eserin veya yasal temsilcisinin istekte bulunması halinde, kendisine ait eserlerin siteden 24 saat içinde yayından kaldırılması garanti edilir.