Çoğu kez, yağmurları alkış,
alkışları yağmur olarak algılarız.
Birden boşanır bir alan açmak için her ikisi de.
Coşkuyla gelirler, ama beklemedik bir anda değil.
Yağmurdan önce gök kapanır,
bir söz, bir hal ve tavır
kendini kapattığı anda patlar alkış.
Bekleriz yağmuru
alkışı bekleriz.
Yine de içimizde bir his: gelmeyebilir.
Bilemeyiz yağmurdan ve alkıştan önce başa gelecek olan nedir.
Ya bu ikisi gelmez de; gelirse o bilmediğimiz!..
Yağmur ve alkış insanlara
yalnızca geldikleri için değil
yerlerine başka bir şey gelmediği için iyi gelir.
Her inen yağmur alkışlar birini desek yalan olmaz
söylenebilir alkışında insanlar için
can suyu yerine geçtiği, lakin yine de
bir başka şey var-alkış bağlantısını kuran:
O kanat sesleri hem yağmurun ve hem alkışın
arasından duyulan.
Bütün sesler içinden ayırdedilir
dallara, yollara düşen damlaların tıpırtısından
çarpışan iki elin şakırtısından ayırdedilir
meleklerin kanat hışırtıları.
Ve melekler nedense insanlara
sanki değecekmiş gibi yaklaşır
yağmur ve alkış arasında.
Anlaşılmaz bu yakınlık
insanla melek arasında
biri balçık, biri nur
biri adları bilir
biri aldığı buyruğu şaşmaksızın
yerine getirir
insan savaşır sonuna kadar
yine de kılıç
meleğin elindedir.
İsmet Özel / Of Not Being A Jew – Bir Vefa Daha -Şûle Yayınları
Hakiki dost Allah gibi mahrem olmalıdır. Dostun çirkinliklerine, hoşa gitmeyen hallerine tahammül etmeli, hatasından incinmemelidir. Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta itiraz etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah kullarının ayıplarından, günahlarından, noksanlarından dolayı onlardan yüz çevirmez. Tam bir inayet ve şefkatle, onlara rızkını verir. İşte garazsız, ivazsız dostluk budur..